Eski Türk Şiiri Genel Özellikleri

Eski Türk şiiri genel özellikleri

Edebiyat türleri arasında önemli bir yeri olan şiir, sözlü edebiyatında ilk türlerinden biri olmuştur. Eski Türklerde şaman, kam, baksı, ozan, gibi dini liderler kopuz adını verdikleri çalgılarıyla ilk şiir örneklerini vermişlerdir. Bilinen ilk Türk şairleri: Çuçu, Arpın Çor Tigin, Kül Tarkan, Pratyaya Şiri gibi isimlerdir.İslamiyet öncesi Türk şiirleri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Bu şiirlerde yedili, sekizli, on ikili, ölçülere sık rastlanılır. Eski Türk şiirlerinde kafiye oldukça önemlidir, şiirlerin nazım birimi dörtlük, uyak düzenleri ise yarım uyak şeklindedir. Bu dönemde yabancı dillerin etkisi az olduğundan dildeki sözcük sayısı azdır. Şiir konuları arasında: kahramanlık, yiğitlik, ölüm, savaş, binicilik, at sevgisi, askerlik ve aşk gibi kavramlar ön plandadır. Şiirler; sığır adı verilen av şölenleri, yuğ adı verilen yas törenleri ve şölen adı verilen toplu ziyafetlerde söylenmiştir. Genel olarak anonim olan bu ürünler yalın bir Türkçe ile söylenmiştir.

Koşuk

Türkler İslamiyet öncesi belli dönemlerde, "sığır töreni" adı verilen av törenlerinde, "Toy / Şölen" adı verilen kurban törenlerinde ziyafetler ve kazanılan savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri bir araya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen ve "kopuz" adı verilen sazla birlikte söylenen şiirlere "koşuk" adı verilir. 
+ Koşuklar İslamiyet sonrası edebiyatta yerini; Halk edebiyatında koşmalara, Divan edebiyatında ise gazellere bırakmıştır.
+ Koşuklar dörtlük biçiminde yazılmış ve hece ölçüsüyle söylenmiştir. 
+ Uyak düzenleri: aaab, cccb, dddb şeklindedir.

Sagu

Sagu, ölen bir kişinin ardından söylenen bir tür ağıt şiiridir. Genelde ölen kişinin erdemlerini ve yiğitliklerini konu alır. Edebi sanatlara yer verilir. Dörtlük esasına dayanır. Ölen kişinin kahramanlıklarını, başarılarını, erdemlerini; kalanların acısını ve duyulan üzüntüyü dile getirir. 
+Sagu, nazım şekliyle söylenir. 
+Bu şiirlere İslâmiyet sonrası Halk edebiyatında ağıt, Divan edebiyatında ise mersiye denir. 
+Yuğ denilen ölüm törenlerinde söylenir. Divân-ı Lugati-t Türk'teki Alp Er Tunga (Saka Türklerinin yazdığı) sagusu bu türün önemli örneklerindendir.

Sav

Sav; atasözü niteliğinde, az sözle çok şey anlatan, anlam yoğunluğu bulunan, özlü sözlerdir. 
+Kaşgarlı Mahmut'un Divân-ı Lügati't-Türk adlı eserinde pek çok sav vardır. Bugünkü atasözlerinin karşılıklarıdır. Biçim olarak cümle veya iki dize şeklinde söylenmiştir.

Destan

Destan, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış tarihî, toplumsal (savaş, göç, istilâ gibi) veya doğal (yangın, salgın hastalık, sel, deprem gibi) olayların anlatıldığı, hayal unsurlarıyla süslenmiş uzun manzum eserlerdir. Destanlar ait oldukları ulusların özelliklerini yansıtır. Destanlarda anlatılan olaylar toplumlarda derin izler bırakmıştır. Destanlardaki kişiler genellikle seçkin zümreden oluşur. Destanlarda zaman zaman tanrının olaylara müdahale ettiği gözlenir. 
Destanlar oluşumları bakımından doğal ve yapay destan olmak üzere ikiye ayrılırlar: 
+Doğal destanlar toplumu derinden etkileyen olaylar sonucunda halk arasında kendiliğinden oluşmuşlardır. Bunlar daha sonraları bir şair tarafından derlenip düzenlenmişlerdir. Destanlar ulusların yazı öncesi dönemlerini aydınlatabilmek için önemli bir kaynak sayılırlar. 
+Yapay destanlar ise: bir ulus için önemli olan bir olayın yıllar sonra destan özelliklerine bağlı kalarak bir yazar tarafından kaleme alınmasıdır. 
-Türklerde yapay destanlara: Kayıkçı Kul Mustafa'nın yazdığı Genç Osman Destanı ve Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın yazdığı Üç Şehitler Destanı örnek verilebilir.
-Türklerde doğal destanlara: Alper Tunga Destanı örnek verilebilir. 

Anlamını bilmediğiniz sözcüklerin anlamlarına bakmak için tıklayınız.

Yorumlar

  1. Can Yücel Bağlanmayacaksın Bir Şeye, Öyle Körü Körüne Şiiri
    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden…
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları…
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
    Mesela turuncuya, ya da pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
    Can Yücel Bağlanmayacaksın Bir Şeye, Öyle Körü Körüne Şiiri

    YanıtlaSil

Yorum Gönder